Uluslararası Doğa Koruma Birliği'ne (IUCN) göre, onlarca yıldır süren küresel koruma çalışmalarının ardından reen deniz kaplumbağaları "nesli tükenmekte olan türler" kategorisinden çıkarıldı.
IUCN, Ekim ayında Abu Dabi'de düzenlenen Dünya Koruma Kongresi'nde güncellenen Kırmızı Listesi'ni duyurdu ve listede şu anda 172 bin 620 türün yer aldığını, bunlardan 48 bin 646'sının farklı düzeylerde yok olma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Tropikal ve subtropikal sularda yaşayan yeşil deniz kaplumbağalarının (Chelonia mydas) bazı alt popülasyonlarına yönelik devam eden tehditlere rağmen popülasyonlarında 1970'lerden bu yana yaklaşık %28'lik bir artış görüldü.
Bu nedenle küresel statüleri "tehlike altında"dan "en az endişe verici"ye yükseldi.
Deniz ekosistemlerinin önemli türlerinden olan yeşil deniz kaplumbağaları, deniz çayırlarının sağlığının korunmasına yardımcı oluyor ve mercan resiflerinin dengesinin sürdürülmesinde rol oynuyor.

WWF-Türkiye: ‘Farkındalık, yeşil deniz kamplumbağalarını koruma başarısını artırdı’
WWF-Türkiye Deniz, Biyoçeşitlilik ve Orman Programları Grup Direktörü Ayşe Oruç, AA muhabirine yaptığı açıklamada , türün statüsünün iyileştirilmesinde farkındalığın artırılmasının hayati önem taşıdığını söyledi.
Deniz kaplumbağalarının uzun yaşam süreleri boyunca hem deniz hem de kıyı habitatlarına bağımlı olduklarını, bu nedenle biyolojik çeşitliliğin korunması çalışmalarında temsili türler olduklarını belirtti.
Oruç, 20. yüzyılın ortalarından bu yana dünya genelinde, özellikle Akdeniz'de 1970'lerden bu yana kamu kurumları, akademi, sivil toplum, kıyı toplulukları ve özel sektör arasındaki iş birliğiyle önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.
Ancak biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditlerin devam ettiği konusunda uyarıda bulundu.
İyileşmenin arkasındaki temel faktörler
Oruç, toparlanmayı yönlendiren unsurların arasında uluslararası, bölgesel ve ulusal yasal korumalar, uzun vadeli tür koruma planları, sürekli izleme, yuvalama kumsallarının korunması ve seçici balıkçılık araçlarındaki gelişmeler olduğunu vurguladı.
1950'lerde Ascension Adası'nda kaplumbağaların Brezilya'ya yaptığı uzun mesafeli göçleri belgeleyen erken dönem çalışmalara işaret eden uzman, 1980'lerden bu yana toplum temelli korumanın popülasyonu küresel bir koruma başarısı öyküsüne dönüştürdüğünü söyledi.

İklim değişikliği riskleri hâlâ artırıyor
Oruç, iklim değişikliğinin türler ve yaşam alanları üzerindeki riskleri artırdığını vurgulayarak, kıyı şeridindeki yapılaşmanın, küresel balıkçılığın yaygınlaşmasının ve plastik kirliliğinin deniz kaplumbağalarını tehdit etmeye devam ettiğini söyledi.
Biyolojik çeşitliliğin kalkınma planlamasına entegre edilmesi gerektiğini belirten Bakan Yardımcısı, Akdeniz ülkelerinin ulusal koruma stratejilerini UNEP'in Barselona Sözleşmesi kapsamındaki "Akdeniz Deniz Kaplumbağalarının Korunmasına İlişkin Eylem Planı"na dayandırdığını kaydetti.
Türkiye'nin uzun süredir devam eden koruma çalışmaları
Oruç, Türkiye'nin ulusal koruma planının, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 2009 yılında hazırlandığını anımsattı.
Ayrıca, Bakanlığımız 7. Bölge Müdürlüğü ile WWF-Türkiye'nin 2006'dan bu yana ortaklaşa yürüttüğü Adana Akyatan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası'ndaki 20 yıllık izleme ve koruma ortaklığının Akdeniz'deki en uzun süreli ve başarılı örneklerden biri olduğunu vurguladı.
Tüm paydaşlar arasında koordineli hareket edilmesinin önemini vurgulayan Bakanlık, 15 Mayıs-15 Eylül tarihleri arasında Mersin, Adana ve Hatay'daki yuvalama alanlarında yerel yönetimler, kıyı halkı ve işletmelerin güçlü desteğinin hayati önem taşıdığını kaydetti.
Oruç, dünya çapında binlerce gönüllünün, tür ve yaşam alanlarını korumak için uzmanlar, STK'lar ve kamu kurumlarıyla birlikte çalıştığını belirterek, vatandaş biliminin giderek artan rolünün altını çizdi ve Türkiye'de de benzer iş birliğinin güçlendirilmesi çağrısında bulundu.